1789-1790 Fransız Devrimi ile modern milliyetçi düşünce doğdu
ve ceremesi bugün dahi çekilmeye devam ediyor.
Avrupa tarihindeki ilk milliyetçi hareketler Napoleon
istilası altındaki Almanya’da görüldü (1804-1815) aynı yıllarda Rus işgalindeki
Polonya’da güçlü bir milliyetçi akım doğdu. Akabinde Osmanlı Devletine karşı
ayaklanan Yunanistan(1821), Avusturya İmparatorluğu’na karşı ayaklanan Macarlar(1848),
sonrasında Çekler, Sırplar yoluyla milliyetçilik akımı Orta Avrupa’ya taşındı. 1870’lerde
Rusya’da doğan Pan-Slavizm akımı da yayılmacı milliyetçiliğin ilk örneklerinden
biridir.
Bu çerçevede bugün ülkemizde etkilerini şiddetle
hissettiğimiz milliyetçilik akımı incelenecek olunursa “Ermeni Sorunu” hatta “Kürt
Sorunu” daha net anlaşılabilir. (Bu meselelerin birer sorun olarak incelenmesi
bana kalırsa hala anlaşılamamış olmasından ileri gelmektedir.)
Kronolojik olarak inceleyecek olursak;
- Hınçak
Partisi üyelerinin girişimleriyle gerçekleşen 20 Haziran 1890 Erzurum
İsyanı ve 15 Temmuz 1890 yılında İstanbul’da gerçekleşen Topkapı Nümayişi,
- 1892-1893
yıllarında Kayseri, Yozgat, Çorum, Merzifon olayları,
- 1894
yılında Sasun İsyanı, Bab-ı Âli Gösterisi ve Zeytun İsyanı,
- 1890
yılında Osmanlı Bankası’nın Ermeniler tarafından basılması yine aynı yılda
Van İsyanı,
- 1903
yılında İkinci Sasun İsyanı
- 21
Temmuz 1905’te Ermeni suikastçilerin II.Abdulhamit’e suikast düzenlemesi,
- 1909
Adana Olayları ki çok sayıda sivil Ermeni’nin ölümüyle sonuçlanmıştır.
Bu geriye bakış bize yaygın inanışın aksine Ermeni’lerin
savaş sırasında Osmanlı’ya aniden sırt dönüp kalleşlik etmediğini, uzun
yıllardır millet olarak özgürlükleri için bir savaş verdiklerini gösterir. Çağın
akımı milliyetçilik akımı olduğu gibi, zaten zayıflamış olan Osmanlı Devleti’nin
daha küçük parçalara ayrılacak olması da yabancı devletlerin istedikleri ve
bilfiil destekledikleri bir olaydır. Haliyle Ermeni’lerin I.Dünya Savaşı patlak
vermeden önce de Osmanlı ile savaş içersinde olduğu gayet açıktır.
Bütün bunların ötesinde dönemin iktidar partisi olan İttihat
ve Terakki de ulus devlet fikrini benimsemekte ve devletin bütün yabancı
unsurlardan arındırılması gerektiğini düşünmektedir. Yine de büyük savaş
sırasında Ermeni’lerin Osmanlı Devleti’ne sadık kalıp kalmayacağıyla ilgili
Ermenilerle görüşmeler yapılmıştır. Bu hareketin satır arasında durum gereği
Ermenilerin desteğini alıp savaş sonrasında onlardan da kurtulma fikrini
okumaktayım. İttihat ve Terakki fikriyatı bugün hepimizin bildiği üzere
faşizmden beslenmekteydi.
Hal böyleyken savaş sırasında gönüllü olarak taraf
değiştiren yada zorla diğer tarafa çekilen Ermeniler olmuştu. Bu durum, savaş
öncesinde Osmanlı Devleti’ne sadık kalacaklarını belirtmiş olmasalardı bir
sorun teşkil etmeyebilirdi ancak bu şartlar altında Osmanlı Devleti 1915 yılı
Şubat ayından itibaren ordu içersindeki Ermenilerin silahsızlandırılması kararı
aldı.
24 Nisan 1915 yılında Anadolu’daki Ermeni Hareketi’nin ele başı
olarak görülen ve Ermeni Toplumu’nun önde gelen kimselerinden 2345 kişi
tutuklanarak İstanbul’dan Anadolu’ya sürüldü. Bir kısmı sürgünde öldü, bir
kısmı öldürüldü. 24 Nisan Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak tüm dünyada
bilinen tarihtir ancak tehcir bu tarihten yaklaşık olarak 2 ay sonra işleme
konulmuştur. Osmanlı Arşivlerine göre 413.067 kişi tehcire tabi tutulmuştur. Bu
sayı kanımca günümüz şartlarında bile çok amansız bir sayıdır ki o dönemin ülke
nüfusu göz önünde bulundurulursa “muazzam” olarak nitelendirilebilir.
Tehcire tabi tutulanların Suriye Çölü’ndeki Deyrizor’da
kurulan toplama kamplarına gitmesi gerekmektedir. Ancak bu kamplar bu sayıda
insanı barındırmak ve yaşatmak için yeterli büyüklüğe ve imkana sahip değildir.
Yine Osmanlı Arşivlerine dayanan rakamlara göre bölgede 56.610 Ermeni’nin çeşitli
sebeplerle öldüğü kayda geçmiştir.
I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti sınırları içinde
Ermenilerin dağılımı, Osmanlı 1914 nüfus sayımı istatistiklerine göre, Suriye,
Halep ve Beyrut vilayetleri dahil, Kars, Ardahan ve Artvin hariç 1.295.000’dir.
Savaş sonrasında kaybedilen topraklardaki Ermeni vatandaşlar bu toplamdan
çıkarılırsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içersinde yaşamakta olan Ermeni sayısı 1.238.000 olmalıdır. Ancak Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı
olan 1927 nüfus sayımında Türkiye’nin Ermeni nüfusu 100.000 civarında
gösterilmiştir.
Bu iki sayım arasında 1.138.000 insana ne olmuştur? Bir
kısmı Osmanlı Devleti için savaşıp vefat etmiş olsa bile 1 milyon insan nasıl
buharlaşır?
Esasen Hocalı Katliamı ile ilgili bir yazı yazmayı
planlamıştım ancak olayların bir görünen yüzü bir de saklanan yüzü var.
Kullandığım sayılar Osmanlı Arşivlerinden elde edilenler. Bir de bunların
İngiliz, Amerikan kaynaklı olanları var ki orada durum daha da vahim. Daha ne
kadar vahim olabilir demeyin, olabiliyor. Bir sonraki yazıda soykırım kavramını
inceleyeceğiz ve bir ulusun zihninde nefret nasıl yeşerir, kardeşler nasıl birbirini
öldürebilir sorularına cevap arayacağız.
Kaynakça: