24 Ocak 2011 Pazartesi

gülname



Bizim ailede hastalık öyle çok korkunç bir olgu değildir çünkü fazla hasta olmayız. Doğal olarak doktora da gitmeyiz pek. Antibiyotik kullanmaktan hiç hoşlanmayız fakat eğer kullanmamız gerekirse de "iğne yaz doktor" atarı yaparız hepimiz. Özellikle de ben, çünkü tabletlerin yok 8 saatte bir aç içeceksin yok 12 saatte bir tok içeceksin şeklindeki kurallarına gelemem. Hem zamanında içmeyi unuturum ama kabul edersiniz ki iğne olmak öyle kolay kolay unutulacak birşey değil :) Hem iğneyle 3 günde dipçik gibi olursunuz, hiçbirşeyciğiniz de kalmaz, tablet öldürmez fakat süründürür. Birde benim hassasiyetim yoktur bu konuda, çok canım yanmaz, morarmam, iğne yerleri beze yapmaz falan.

Her yıl bir kere üst solunum yollarımda bakteriyel enfeksiyon olur. Boğazım bembeyaz iltihap kaplar, eğer önemsemez hemen ilaca başlamazsam bu iltihap ağzıma doğru ilerler hemde çok hızlı bir şekilde. İşte bu sefer şöyle oldu. Kardeşim saat 9 gibi İzmitten ayrılıp İstanbul yoluna düştü. O giderken sadece çok hafif bir boğaz ağrısı vardı. Onbuçuk gibi eve vardın mı diye sormak için aradığımda, yutkunmakta ve konuşmakta güçlük çekiyordum, ayrıca hafiften ateşim çıkmaya başlamıştı. Saat 12 olduğunda 38 derece ateşim vardı ve boğazlarım bembeyaz enfeksiyon kaplanmıştı. Çok eline çabuk bir hastalığım var. :) Eee tabi kimse hastalığın bu kadar çabuk ilerleyebileceğini düşünmüyor. Dolayısıyla nane limon kaynatmak, boğazına şal dolamak gibi önerilerde bulunuyorlar.

Bundan neredeyse 10 yıl önce daha küçük çocuğum, annemi ne kadar kötü olduğuma ikna edememiştim. Gece yutkunamadığım için ağzımın salyalarını akıta akıta uyumaya çalıştm ama bildiğiniz acı çekiyorum. Sabah ağzımı açıp esnemeye çalıştığımda boğazımdaki ağrının kulaklarıma başıma ve çene kaslarıma vurduğunu farkettim. En en en kötüsü ağzımı 2 parmaktan fazla açamıyordum. Şok içinde annemin yanına gidip konuşmaya çalıştım ağzımı eliyle tutup açmaya çalıştı bu sırada ben ağrıdan ağlıyordum. O 2 parmak aralıktan ağzımın içinin boğazımda dahil olmak üzere komple iltihap kapladığını görünce direk doktor yolları. Hala aklıma geldikçe tırsıyorum. Doktorun dediğine göre eğer gitmekte biraz daha gecikmiş olsaydık ağzımı hiç açamıycaktım ve boğazımın hizasından boynum kesilip iltihapın temizlenmesi gerekecekti. Bııırrrr, çok fenaydı. Neyseki 15 tane penisilin iğnesini yediğinde iyileşmeyecek enfeksiyonel hastalık yok :))

Ben neyi anlatacaktım nereye geldik :) Ailede kimse korkmaz iğne olmaktan. Ufaklıklarda dahil amaa ananemi sinirlendirdiklerinde yakasından iğnesini alırmış gibi yapıp çocukları korkutur ve büyük bir keyif içinde çığlıklar atarak kaçarlar. Aslında hiçbir zaman o iğnenin batırılmayacağını bilirler ve aslında iğnedende korkmazlar ama ananeyle oyun oynamak böyle birşey. :)) Ananemin birde arkadaşı var. Gülname Teyze. O gerçekten iğneci. Eski hemşirelerden. Yani iğneyi cooort diye saplama yanlısı, biraz korkunç bir kadın. Ama çocuklar ondan da korkmuyolar hatta oyun haline getirmişler. Oyunun adıda "günnamecilik" :)) Ananem şakasına Gülnameyi çağırcam şimdi size iğne yapsın deyince eyvah günnaaamee diye çığlık atarak kaçışıyorlar :) Yada hiç alakasız zamanlarda bile hadi günnamecilik oynayalım diyip, çığlık atarak kaçışmaya ve günname geliyoo diye bağırmaya başlıyolar. :)) Çocukluk ne güzel şey yahu :)

Mevcut duruma geri dönersek, cengaver ben 6 tane iğne yedikten sonra daha fazlasını gözüm yemedi. Hala oturmakta zorlanıyorum. Babam araba kullanırken çukurlarda kasislerde yüreğim ağzıma geliyor. Nazara geldik yani. Ayrıca bilmek istermisiniz bilmiyorum ama popocuğumda 6 tane delik ve morlukları var geçmek yerine daha da siyahlaşıyorlar. Bir problem olmasından korkmaya başladım ama yiğitliğe yoğurt sürdürmemek için sesimi çıkarmıyorum. Hem alt tarafı iğne yahu en fazla ne olabilirki?? Bilen varsa söylesin tamam mıı??

Uzun zamandır bu kadar uzun bir yazı yazmamıştım. Yazı atölyesi buldum bir tane ama bu yıl gitmem mümkin görünmüyor. Amaaa seneye İstanbul'da yüksek lisans kazanırsam kaçarı yok gidicem :)

21 Ocak 2011 Cuma

iğne


oldu yine aynı şey oldu işte biliyodum ki ben zaten! finallerin stresi, can sıkıntısı, ıvır zıvır ve ben yine hasta oldum. boğazlarım iltihaplanmış. bu laf da komik biraz aslında kaç tane boğazımız varsa... her zamanki reçeteyi yazdılar artık çok net biliyorum ne yazılır ne yazılmaz.

- 10 tane antibiyotik iğne. aslında 6 tanesi yeterli ama poponuz kevgire dönmeden doktorlarımızın içi aslaaaa rahata eremez.
- ağrı kesici. bunu da öyle kıytırık bi ağrı kesiciden seçin ki hiçbir işe yaramasın. mesela minoset. yav ben normal bir baş ağrısında bile apranax fort içiyorum. burda ölüm döşeğindeyim sen bana minoset yaz tamam mı doktor?!
- gargara. illaki mentollü naneli. illaki üstüne su içilmez ağız çalkalanmaz, neyseki çok berbat değil az berbat bişey.
- vitamin. en çok da buna gülüyorum sanki grip oldum. enfeksiyon var len. vitamin ne! bide yazdığı vitaminde bebek vitamini supradin.

asıl can sıkıcı olan noktaya geliyorum. baktım boğazlarım(!) bembeyaz dedim bunun sabahı kötü, ertesi gününede sunumum var, hasta olamam yani. bekçimiz osman amca sağolsun ben götürürüm seni dedi. yakın diye üniversite hastanesine çıktık saat 12. ağır yaralı var 2'ye kadar bekleyin dediler. şaka mı diye düşündüm ama adam çok ciddiydi. altı üstü boğazıma bakıp buna iğne vurun yada serum takın diyecekti. o sırada yüksek ateş nedeniyle titriyordum, gözlerim yaşarıyordu, sinirlerim ayağa kalktı, bir de inanılmaz ama gerçek ben bu yaşıma geldim daha hiç tek başıma hastaneye gitmedim. bırak devlet hastanesini özele bile gitmedim ki devlet hastanesi nasıl berbat bişeydir ancak duyduklarımdan biliyorum ama biliyorum.

üniversite hastanesi olmayınca, merkezdeki devlet hastanesi hiç olmaz dedim, özele gidelim. gittik muayene, ağrı kesici iğne, reçete, ilaçlar için nöbetçi eczane derken eczacı pretisyen hekim bu antibiyotiği yazamaz, sistem vermiyor ilacı dedi. ben hep alıyordum diyodumki, yasa yeni geldi uzman doktor kaşesi lazım bu reçeteye dedi, gerisingeri gittik hastaneye. meğersem onlarda da acilde nöbetçi uzman doktor kalmazmış hiç. kadın tablet yazıcam o zaman dedi, eyi madem yaz ama ben tabletle iyileşmem dedim. yapcak bişey yok dedi doktor. inanamadım. yapcak bişey yok dedi!

yeni reçetemizle eczaneye gittik ama nasıl sinirliyim zaten hastayım ayakta zor duruyorum. eczacıda kılın önde gideniydi ona da fena taktım. kırk saatte verdi ilaçları o sırada bende bi çare düşünüyorum, nasıl toparlarım diye. 1 tane antibiyotik iğne ne kadar dedim. 8,5 liraymış. düşünün yani sosyal güvencem olmasa benim sırf iğnelerim 85 lira tutacak. hastalık ne pahalıymış dedim. devletimize de teşekkür ettim. ama benim çalışan bağkurum var o yüzden benden azcık kesinti yapıyolar onu sevmedim, yapmayın kesinti devletcağızım. reçetedeki ilaçlara ek olarak bir antibiyotik iğne bir de enjektör aldık, yurtta hemşire kızlar var, artık kaderime razı olup vurdurucam dedim. çıktık yurda ama kız beceremedi, çok canım yandı, hala yanıyor. evet totalde 12 iğne yiycem. popom şimdiden çok ağrıyor. 12 de 3. hadi bakalım. hepsini yaptırırsam kendimi kutlamalıyım.

yani burdan çıkarılacak ders. eğer antibiyotik iğne yazdıracaksanız gündüz muayeneye gidin. yok, aniden hasta oldum, acile gidicem diyorsanızda, özele gitmeyin, gidersenizde büyük bir hastaneye gidin, nöbetçi doktor uzman olsun çünkü pretisyenleri fasulyeden sayıyorlar artık.

son olarak caanım kanuni'nin bir lafı ilen bitiriciim. "olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"