Bizim ailede hastalık öyle çok korkunç bir olgu değildir çünkü fazla hasta olmayız. Doğal olarak doktora da gitmeyiz pek. Antibiyotik kullanmaktan hiç hoşlanmayız fakat eğer kullanmamız gerekirse de "iğne yaz doktor" atarı yaparız hepimiz. Özellikle de ben, çünkü tabletlerin yok 8 saatte bir aç içeceksin yok 12 saatte bir tok içeceksin şeklindeki kurallarına gelemem. Hem zamanında içmeyi unuturum ama kabul edersiniz ki iğne olmak öyle kolay kolay unutulacak birşey değil :) Hem iğneyle 3 günde dipçik gibi olursunuz, hiçbirşeyciğiniz de kalmaz, tablet öldürmez fakat süründürür. Birde benim hassasiyetim yoktur bu konuda, çok canım yanmaz, morarmam, iğne yerleri beze yapmaz falan.
Her yıl bir kere üst solunum yollarımda bakteriyel enfeksiyon olur. Boğazım bembeyaz iltihap kaplar, eğer önemsemez hemen ilaca başlamazsam bu iltihap ağzıma doğru ilerler hemde çok hızlı bir şekilde. İşte bu sefer şöyle oldu. Kardeşim saat 9 gibi İzmitten ayrılıp İstanbul yoluna düştü. O giderken sadece çok hafif bir boğaz ağrısı vardı. Onbuçuk gibi eve vardın mı diye sormak için aradığımda, yutkunmakta ve konuşmakta güçlük çekiyordum, ayrıca hafiften ateşim çıkmaya başlamıştı. Saat 12 olduğunda 38 derece ateşim vardı ve boğazlarım bembeyaz enfeksiyon kaplanmıştı. Çok eline çabuk bir hastalığım var. :) Eee tabi kimse hastalığın bu kadar çabuk ilerleyebileceğini düşünmüyor. Dolayısıyla nane limon kaynatmak, boğazına şal dolamak gibi önerilerde bulunuyorlar.
Bundan neredeyse 10 yıl önce daha küçük çocuğum, annemi ne kadar kötü olduğuma ikna edememiştim. Gece yutkunamadığım için ağzımın salyalarını akıta akıta uyumaya çalıştm ama bildiğiniz acı çekiyorum. Sabah ağzımı açıp esnemeye çalıştığımda boğazımdaki ağrının kulaklarıma başıma ve çene kaslarıma vurduğunu farkettim. En en en kötüsü ağzımı 2 parmaktan fazla açamıyordum. Şok içinde annemin yanına gidip konuşmaya çalıştım ağzımı eliyle tutup açmaya çalıştı bu sırada ben ağrıdan ağlıyordum. O 2 parmak aralıktan ağzımın içinin boğazımda dahil olmak üzere komple iltihap kapladığını görünce direk doktor yolları. Hala aklıma geldikçe tırsıyorum. Doktorun dediğine göre eğer gitmekte biraz daha gecikmiş olsaydık ağzımı hiç açamıycaktım ve boğazımın hizasından boynum kesilip iltihapın temizlenmesi gerekecekti. Bııırrrr, çok fenaydı. Neyseki 15 tane penisilin iğnesini yediğinde iyileşmeyecek enfeksiyonel hastalık yok :))
Ben neyi anlatacaktım nereye geldik :) Ailede kimse korkmaz iğne olmaktan. Ufaklıklarda dahil amaa ananemi sinirlendirdiklerinde yakasından iğnesini alırmış gibi yapıp çocukları korkutur ve büyük bir keyif içinde çığlıklar atarak kaçarlar. Aslında hiçbir zaman o iğnenin batırılmayacağını bilirler ve aslında iğnedende korkmazlar ama ananeyle oyun oynamak böyle birşey. :)) Ananemin birde arkadaşı var. Gülname Teyze. O gerçekten iğneci. Eski hemşirelerden. Yani iğneyi cooort diye saplama yanlısı, biraz korkunç bir kadın. Ama çocuklar ondan da korkmuyolar hatta oyun haline getirmişler. Oyunun adıda "günnamecilik" :)) Ananem şakasına Gülnameyi çağırcam şimdi size iğne yapsın deyince eyvah günnaaamee diye çığlık atarak kaçışıyorlar :) Yada hiç alakasız zamanlarda bile hadi günnamecilik oynayalım diyip, çığlık atarak kaçışmaya ve günname geliyoo diye bağırmaya başlıyolar. :)) Çocukluk ne güzel şey yahu :)
Mevcut duruma geri dönersek, cengaver ben 6 tane iğne yedikten sonra daha fazlasını gözüm yemedi. Hala oturmakta zorlanıyorum. Babam araba kullanırken çukurlarda kasislerde yüreğim ağzıma geliyor. Nazara geldik yani. Ayrıca bilmek istermisiniz bilmiyorum ama popocuğumda 6 tane delik ve morlukları var geçmek yerine daha da siyahlaşıyorlar. Bir problem olmasından korkmaya başladım ama yiğitliğe yoğurt sürdürmemek için sesimi çıkarmıyorum. Hem alt tarafı iğne yahu en fazla ne olabilirki?? Bilen varsa söylesin tamam mıı??
Uzun zamandır bu kadar uzun bir yazı yazmamıştım. Yazı atölyesi buldum bir tane ama bu yıl gitmem mümkin görünmüyor. Amaaa seneye İstanbul'da yüksek lisans kazanırsam kaçarı yok gidicem :)