19 Kasım 2010 Cuma

harry potter and the deathly hallows part 1


2000ler popüler kültürünün ilk ikonlarından biri harry potter ve aynı zamanda benim çocukluğum.
12 yaşımda başladım kitaplarını okumaya, her yeni kitapla büyük heyecanlar sardı biz çocukları. sonra biz büyüdük ve bizimle birlikte harry potter da büyüdü. ilk filmi izleyeceğim gün nasıl heyecanlandığımı bir ben bilirim. çok büyük olmasa da benim için hayalkırıklığı niteliğindeydi film çünkü kafamda yarattığım filmden daha güzel değildi. 3.filmden sonrası ise tam bir hüsrandı. taa ki, son filmin ilk partına kadar.

son kitabı okuduğumda içimde birşeyler koptu. dalga geçmeyin! gerçekten! ipek ongun'un bir genç kızın gizli defteri serisi bittiğinde de öyle olmuştum. sanki onlarla birlikte yaşadığımız hayatımızda onlar ölmüş ben devam etmişim, sanki çok sevdiğim arkadaşlarıma ihanet etmişim gibi hissettim her seferinde. ve son kitap bittiğinde böyle hissetmemin en büyük sebebi de filmden hiçbir umudumun olmayışıydı. yani kitapla beraber bu macera da benim için bitti demiştim içimden. işte bu şekilde hiç bir beklenti içersinde olmadan kitap bitmişken, ben okuyalı uzun zaman geçmişken bu film ilaç gibi geldi. yıllardır görmediğim bir dostumla bir otobüs yolculuğunda yanyana koltuklara düşmüş gibi hissettim kendimi.

uzun lafın kısası, film güzel, beklenti içersinde olmayın, eski bir dosta ziyarete gider gibi gidin filme, nostalji olsun. hem 22 yaşıma yaklaştığım şu günlerde benimle birlikte 10 yıl geçirmiş olan harry potter'a müsamaha göstermeyeceğimde kime göstereceğim? :) ailemden başka benimle birlikte 10 yıl geçirmiş kim var ki hayatımda?

H.K.Ş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder