16 Şubat 2013 Cumartesi

müdavimlik


Müdavim Arapça’dan dilimize geçmiş bir kelime. Anlamı devam etmekte olan . Peki nedir müdavimlikteki çekici olan nokta? Aynılığın, tekerrürün sıkıcı sayıldığı ve tercih edilmediği, sürekli farklılığın arandığı bir zamanda yaşarken müdavimlik neyi ifade ediyor?

Her ne kadar farklı deneyimleri, yeniliği, hareketi, bereketi seven bir insan olsam da alışkanlıklara, eski’ye dair olan şeylere de vazgeçemediğim bir zaafım var, iflah olmaz bir müdavimim. Bir mekana gidiyorum ve garson ben istemeden çayımı getiriyor yahut “oooo hoşgeldiniz gözlerimiz yollarda kaldı, nasılsınız?” diyor ya, o an dünyada benden mutlusu yok. Bir yerde her zamankinden diyebilmek, o an orada tanındığımı hissetmek benim için çok önemli.

Mesela geçen akşam Kahveci Mustafa Amca Jeans’e hem bir çay içmek hem de İstiklal Caddesi’nde uzun bir yürüyüşten önce biraz soluklanmak için uğradım. Yağmurlu bir hava, ortam sakin, herkes muhabbetinde, samimiyetin koklanabilir bir şey olduğunu düşündüren “o an”lardan biri. Çayları getiren genç adam vermeden önce bardağın içindeki çay kaşığını ve yanındaki şekeri aldı, “şekersizdi dimi?” dedi. İşte böyle anlar benim için özel anlar çünkü bilenler bilir Kahveci Mustafa Amca Jeans her gün yüzlerce insanın gittiği, her daim kalabalık bir uğrak yeridir. Eğer buna rağmen hatırlanabiliyorsam ben o mekanın müdavimi olmuşum, bir miktar da olsa oraya aitim artık.

Yahut Sait Başer’in Keyfiyet Sohbeti. Kısa bir dönem sıklıkla gitmiştim ama neredeyse 1 yıldır ara verdim. Geçenlerde bir Cuma akşamı rastlantı eseri o saatlerde Üsküdar’daydım ve Divan Edebiyatı Vakfı’na uğramak geçti içimden. Gittiğimde ders başlamıştı. Kıyıya iliştim ve dinlemeye başladım. Sait Hoca’nın cümlesi biter bitmez bana dönüp hoş geldin demesi, hal hatır sorması, uzun zamandır gitmeyişimin araya bir mesafe koymamış olması, unutulmamış olmak o kadar güzel geldi ki.

Örnekleri çoğaltabiliriz ancak her şeyin çok hızlı aktığı, her gün sürüyle insanla tanıştığımız bu hayatta unutulmamak, bir yerlere ait hissedebilmek nadir rastlanır bir keyif haline geldi ve ben sırf bu hissi sevdiğim için aşina olduğum yerlere gitmeyi tercih edebiliyorum.

Arkadaşlarım neden hep aynı yerlere gittiğimi soruyor, bu yazıyı At Pazarı/Eski Kafa’da yazıyorum ve buharı tüten tarçın çayım daha ben istemeden “Üstad nerelerdeydin?” sorusu eşliğinde masama geldi. Bu sevilmeyecek bir şey mi?


2 yorum:

  1. "Ezberlenmiş bir hayatı yaşıyoruz" dediğimde bana kızan arkadaşlarım var. Ya ben böyle seviyorum. Kendimi yabancı hissedeceğim soğuk bir mekanda berbat bir kahve içmek yerine Mustafa Amca'nın yerine gitmek daha iyi değil mi zaten? Çayı da güzel hem. Lena'nın da çayı güzel.

    Bu durumun tek istisnası yeni yerler görme ihtimalinin ortaya çıkması. Gezmek söz konusu olunca işler biraz değişebilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yeni yerler keşfetmeye çıkmak ayrı bu ayrı. hep aynı yerlere gidilmez tabiki ama o yeni yerlerden güzel olanlara da müdavim olmak lazım :)

      Sil